Anne ve baba adayları, hamilelik haberini alır almaz çocuklarını en iyi şekilde büyütmek için bebek bakımı ile ilgili kitaplar okumaya başlıyor, çeşitli kaynaklar araştırıyorlar. Fakat, yıllardır süregelen kalıplaşmış bilgiler, bazen ebeveynlerin aklını karıştırabiliyor ve onları yanlış uygulamalar yapmaya sürükleyebiliyor. Neler mi dersiniz?
Tarihi Eski Roma’ya kadar giden tuzlama geleneği, günümüzde hala Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşatılıyor. Bu geleneğe göre yenidoğan bebeğin tuzlanması, onu ileride pişik ve ter gibi cilt problemlerinden koruyor. Ancak, genellikle aile büyüklerinin tavsiyesiyle yapılan bu uygulama faydadan çok zarara neden olabiliyor. Çünkü henüz dünyaya gözlerini yeni açan ve oldukça hassas olan bebekler, tuzlama işleminde yoğun bir şekilde tuza maruz kalarak hipernatremi, sıvı kaybı ve hatta beyin kanaması riski ile karşı karşıya kalıyor. Masum gibi görünen ve bebeğin iyiliği düşünülerek yapılan bu işlem, istenmeyen tablolara neden olabiliyor.
Bebeğine yeni kavuşmuş anne babaların kapısını en sık çalan hastalıklardan biri de sarılıktır. Vaktinde doğan bebeklerin %60’ında, erken doğan bebeklerin ise %80’inde sarılık görülebiliyor.
Kandaki bilirubin miktarının artmasına bağlı olarak gelişen sarılık, yenidoğan bebeklerde genellikle herhangi bir tehlike sınırını geçmiyor ve uygun tedavi ile kısa sürede kontrol altına alınıyor. Eğer değerler çok yüksek ise fototerapi tedavisine başlanıyor. Bu süreçte, halk arasında sarılık olan bebeğe şekerli su içirmenin hastalığa iyi geleceği düşünülüyor. Ancak şeker gibi yapay hiçbir maddenin, bebek beslenmesinde yeri bulunmuyor. Tedavi sürecini hızlandırmak için bebeğinizi sık sık anne sütü ile beslemeniz gerekiyor.
Anne karnındaki bebeğin hareketleri sınırlıdır. Bu nedenle bebek doğduktan sonra kollarını hareket ettirirken korkup huzursuzlaşabilir. Ya da kontrolsüz hareketleri sebebiyle kendilerini çizebilirler. Haliyle, içine doğduğu dünyaya adapte olana kadar bir süre kundak yapılmasında hiçbir sakınca yoktur. Burada dikkat edilmesi gereken şey, bebeğin kundağının çok sıkı olmamasıdır. Aksi halde, yenidoğan bebeklerin kıkırdakları henüz kaynamadığı için kalça çıkığı gibi istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.
Bebek bakımında annelerin en sık düştüğü hatalardan biri de her bez değişiminde bez bölgesine pişik kremi sürmektir. Oysa pişik kremleri çok yoğun formüle sahiptirler. Sürüldüğü bölgeyi tamamen steril bir şekilde, hava almadan korurlar. Bu da derinin direncinin düşmesine neden olup, ilerleyen dönemlerde herhangi bir ajan ile karşılaşıldığında şiddetli pişik riski doğurabilir.
Bebeği pişik olmaktan korumak için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, hava alan bebek bezi kullanmak ve bez bölgesinin kuru olduğuna emin olmaktır. Pişik kremi her bez değişiminde kullanılmamalı, kullanıldığında ise ince bir tabaka halinde sürülmelidir.
Neredeyse her anne, bebeğinin üşüdüğünü düşünerek onu olması gerekenden fazla giydirir. Halbuki, yenidoğan bebeklerin ter bezleri yeteri kadar gelişmiş değildir, bu nedenle terleyemezler. Fazla sıcak da onları rahatsız edip, huzursuzlaşmalarına sebep olur. Eğer ortam ısısı 22- 23 derece civarı ise bebeğinizi kendinizden bir kat fazla giydirmeniz makuldür. Prematüre bebeklerde ise ortam ısısının birkaç derece daha fazla olması önerilir. Çünkü erken doğan bebeklerin cilt altı yağ dokusu yeteri kadar gelişmemiştir ve üşüme ihtimalleri vardır.
Peki, bebeğin üşüdüğü nasıl anlaşılır? Eller ve ayaklar, kan dolaşımının en uç noktaları olduğundan genellikle daha soğuk olurlar. Bu nedenle bebeğin üşüyüp üşümediğini anlamanın en pratik yolu, ensesini kontrol etmektir. Ensesi veya göğsü normalde soğuk ise üşüdüğünü anlayabiliriz. Isı kaybı genellikle baş bölgesinden olduğu için, özellikle yenidoğan döneminde baş bölgesini korumak ve şapka giydirmek önemlidir.
Yenidoğan döneminde çok sık karşılaşılan hıçkırık, aileleri tedirgin etse de aslında sindirim sistemini oluşturan organların sağlıklı bir şekilde işlediğini gösterir. Aynı zamanda bebeğin midesinin büyüdüğünün bir işaretidir. Bunlarla birlikte bebeğin hava yutması, ani sıcaklık değişimleri ve gazının çıkartılmaması da hıçkırığa neden olabilir. Hıçkırığın geçmesi için bebek anne sütü ile beslenebilir. Ancak anne sütü dışında yenidoğana herhangi bir şey verilmesi bebeğin sağlığı açısından uygun değildir. Hele ki limon suyu vermek, pH değeri bebek için uygun olmadığından kalıcı mide problemlerine yol açabilmektedir.
Formül mamalar piyasaya ilk çıktığında, kıvamları anne sütüne göre daha yoğundu. Dolayısıyla mamayla beslenen bebeklere su içirilmesi öneriliyordu. Fakat günümüzde formül mamaların kıvamları artık anne sütüne çok daha yakın. Eğer mamayı üzerinde yazan su miktarı ve ölçülere göre hazırlarsanız, bebeğin sıvı ihtiyacı karşılanır ekstra su içirilmesine gerek kalmaz. Ancak ishal gibi özel durumlarda su içirilmesi gerekebilir.